4.4 C
Almanya
Salı, Mart 19, 2024

24 Haziran sonrası izlenim ve analizler

Özhan METE

Bir önemli seçim daha doğrusu seçimleri geride bıraktık. Değişen ne olmuştur? Bana göre sonuç olarak değişen birşey olmamıştır. Sadece CHP içinde zaten var olan bir “YILDIZ” ın mitingler sayesinde kendisini parlatma ve daha çok halka tanıtmak olanağı bulmasıdır.

Seçimlere gelince; CHP’nin oyları benim hesabıma göre değişmemiştir. Baraj altı kalmasın diye HDP’ye giden oylar ile %22’lik bir tablo. Buna karşılık HDP’nin Sn.İnce’ye verdiği destekle alınmış %30 luk bir oy oranı vardır.  Kendi oylarını HDP’den tahsil et, HDP’nin verdiği oylarıda geri iade et aynı hesaptır. Yine ortalama %25-26 lık bir psikolojik sınır. Kısaca önceki seçimlere göre cidi bir değişiklik yok. Zaten açılan tüm sandıklardaki  çetele ve tutanaklarda yukardaki tabloyu bağıra bağıra gösteriyor.

Örneğin bir sandıkta CB Seçimi ; Muharrem İnce: 215 Selahattin Demirtaş 13 oy. Aynı sandık Milletvekili Seçimi : CHP 153 HDP: 56. Eğer bunu kişisel bir başarı ya da ciddi bir ilerleme görürsek yine yanılırız. Halbuki seçim meydanlarına bakınca bunun çok çok üzerinde bir oy bekleniyordu. Zaten Halkımızın serzenişi ile gerek Sn.İnce gerekse CHP sözcüsünün yaptığı açıklamalar yeterli ve tatmin edici görülmüyor. Her rastlanılan seçmen hesap soruyor. “Yine oylara sahip çıkılmadı” şeklinde eleştiriler yapılıyor. En azından insanların kafasında ciddi soru işaretleri var. Tabiki bu konuda hem Sn.İnce’den hem de parti yönetimlerinden yeterli ve tatmin edici açıklamalar beklenmeside doğaldır.

Gelelim CHP’ye; Şunu unutmayalım ki  Sn.Kılıçdaroğlu’da Sn.İnce’de CHP olduğu sürece vardır. CHP yoksa ne kendileri ne üyeler ne de bu partiye gönül vermiş seçmenler olamaz. CHP İlkeleri, ideolojileri, onurlu geçmişi olan farklı ve köklü bir partidir. Halkın içinden doğmuş bir partidir. Çok partili rejime geçildikten sonrada tüm siyasiler ve partiler CHP içinden çıkmıştır. AKP gibi sonradan kurulmuş, lidere bağlı marjinal bir parti asla değildir. Eğer işi liderlik bazında düşünürsek oldukça yanılmış oluruz. Bu bizleri ilerde de yine yanlışa götürür. CHP’de yapılmış ve yapılan yanlışlar yokmudur? elbetteki vardır. Bunları geçmişte hep eleştirdik. Halada yanlışlar devam etmiyor mu? tabi ki ediyor. Zamanı gelince bunları da tartışıp, eleştireceğiz. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.                                          

Benim üzerinde durduğum ve üzüldüğüm CHP’de öne çıkmış iki önemli ismin birbiriyle çatıştırma, kıyaslama ve partiler kanunu ve buna bağlı mevcut tüzüğe rağmen tekrar kısır bir yarış ve çekişmenin içine sokulma çabalarıdır.  Ülkenin geldiği RTE’nin mutlak hakimiyetini ilan ettiği bir ortamda CHP’nin ortak hareket etmesi için önayak olunması gerekirken tersi yapılmaya çalışılıyor.

CHP’de en çok birlik ve beraberliğe bu dönemde ihtiyaç varken, bu boşluktan yüz bulanlar başarılı bir belediye başkanımızı açığa almışken, her gün partililerimizi içeri atarken, bir sonraki gün Sn.Kılıçdaroğlu yada İnce’ye mi?, başka bir vekilimize ya da partilimize mi? bana yada sizlere mi? sıra geleceği meçhulken malesef hala sen ben kavgası yaparak buna karşı dik duramıyoruz. Dik durmak istesek bile efor ve konsantremizi yeterince bu olaylara yansıtamıyoruz.  Hep parti içindeki kişisel beklenti ve kavgalarımızla meşgul oluyoruz.                                                             

Geçmişe ve bugüne baktığımızda karşımızdaki sağ ve muhafazakar partilerin kazanmasının en önemli bir sebebi de CHP içinde mutlaka iki kanat oluşturmak ve bu iki kanadı çarpıştırmaktır. Hizipçiliği kaşımak ve azdırmaktır. Bunu da yıllardır birisini okşayıp, diğerini dövmeye çalışarak başardıklarını görüyoruz. 80’den sonra Ecevit-Baykal, Baykal-Karayalçın, Baykal-Sarıgül şimdi de Kılıçdaroğlu-İnce’yi karşı karşıya getirmek çabaları CHP’nin bir türlü yakasını bırakmamıştır. Bu seçimlerde de yine aynısını yaptılar. AKP ve yandaşları ile perde arkasındaki güçler birisine  gaz verip araya nifak sokarak diğerini karalamaya çalıştılar. Bunu kampanyalarındada yaptılar. Neyseki her iksi de buna prim vermediler.

CHP adayının geç açıklanmasını bahane edenler olabilir. Buna her ne kadar bende katılsamda birde işin tersini düşünmeliyiz. Bu seferde karşı taraftan saldırılar, kurulabilecek senaryo ve karalama kampanyaları, üretilmiş kasetler vs. dahada vahim tuzaklar Sn.İnce için kurulabilirdi. En azından seçim atmosferine girildiğinde ve kısa bir süre kala aksi tesir yapar diye korkudan fazla bir aleyhte kampanya yapamadılar. Ufak tefek montajlarda tutmadı.

Şimdi birileri çıkmış istifa diyorlar. Üstelikte işin garip tarafı Sn.İnce şimdilik bu tür şeylere taraf olmadığı, sakin ve soğukkanlı davrandığı halde. Yoksa kendisi istese ertesi gün imza toplatmaya başlayıp, nasıl olsa destek verenler %30’u kendisinin bireysel oyları gibi okumuşken olağanüstü kurultay için ortaya çıkmaz mıydı?  Ancak o da herşeyin farkında. Kongre sonuçlarının öncekinden farklı çıkmayacağını biliyor. Herşeyi hesap ediyor ve yerel seçim öncesinde delegelerden yeterli imzayı bile toplayamayacağını, toplasa bile yeterli oyu şimdilik alamayacağını, delegelerin bu durumda sağlıklı bir karar veremeyeceğini biliyor. Yerel seçimler öncesi boşuna partide ikilik ve kavga çıkartmak istemiyor.

Hatta en son genel başkanlık değil, ülkeyi yönetmeyi yani başkanlık istediğini bir kez daha açıklamıştır. Bence Sn.İnce’ye gönül verenlerin en az kendisi kadar olaylara daha sağlıklı ve akılcı bakmalarını gereklidir. Elbetteki bir gün isterse CHP’ye tekrar Genel Başkan adayı da olabilecektir. Ancak o gün bu şartlar ve bugün değildir. Hele yerel seçimler öncesi hiç değildir. Buna teşvik etmeye çalışmak hem CHP’ye hem de başta Sn.İnce’ye gelecek siyaseti için yapılabilecek en büyük kötülük ve yanlıştır.

2014 yılında Sn.İnce hakkında içeriğinde oldukça övgüler bulunan bir makale yazmıştım. Orada Sn.İnce’nin ve onun gibilerin kolayca kaybedilmemesi gerektiğini bu partide geleceğinin çok daha parlak olacağını…vs  yazmıştım. Hatta o zamanlar bugün Sn.İnce’nin yanında yer almaya çalışan birçok kişiden de eleştiri ve tepkiler almıştım. Zaman beni haklı çıkardı. Sn.İnce bu partide kaybedilmemesi gereken bir değerdir. Buna şüphe yoktur. Ancak tek başına CHP üzerinde bir güç olarak empoze etmek yanlıştır. Böyle olduğu iddiaları kendisini yukarılara çıkaracağına tam tersine aşağılara iter. Siyaset böyledir. CHP’yi bölmek ve kavga ettirmek için bugün gaz veren dışımızdaki güçler yarın o yükseldikçe ve kendilerine tehlikeli olmaya başlayınca Sn.Kılıçdaroğlu’nu bırakıp çark ederek elindeki tüm silahları ona çevirmeye başlayacaklardır.

Bir örnek Sn.Baykal’ın son genel başkanlığı zamanında CHP’nin oyları resmen olmasa bile anketlerde artmaya başlayınca buna birilerinin dur dediklerini unutmayalım. CHP dirayetli, köklü bu Cumhuriyeti kuran bir parti olmasaydı bu yaralarını saramaz, diğer partiler gibi kaybolup giderdi. Üyeleri de o parti senin bu parti benim sürünüp dururdu. İşte CHP’nin önemi burda ortaya çıkar ve hiç kimse CHP’nin üzerinde değildir. CHP’yi kişilere endeksli bir parti olarak görmeye yada göstermeye çalışmak doğru değildir.

Sonuçta Sn.İnce’ye gönül vermiş tüm partililerin soğukkanlı ve sabırlı davranmaları gerektiğini düşünüyorum.  Kendisi bu partinin tabanından gelen tecrübeli bir siyasetçidir. Ne zaman ne yapacağını bilir. Onu kendi haline bırakarak siyasi geleceği hakkında kararlarını özgürce verebilmesine yardımcı olunmalıdır.  Sn.İnce seçim sıcaklığı geçmeden verdiği beyanatlarla zaten parti içi tartışmalara son vermiş. İlkeli bir parti bilinç ve sorumluğuyla davranmıştır. Daha sonra ne düşünür tabiki o bilinmez.

Bana göre bu tartışmalar artık bitmeli önümüzdeki Yerel Seçimlere ve Meclis süreçlerine odaklanılmalıdır.  Bu arada CHP’nin kaybetmesinde liderlerden çok Türkiye şartlarında  sosyolojik bir durum olduğu, sol ve ulusalcı kesimin yıllardan gelen toplamda %35 lik psikolojik sınırı sağ partilerle ittifak yapmadığı sürece aşmakta güçlük çektiği, karşısındaki %65 lik sağ ve muhafazakar kesimle mücadelenin geçici değişim ve politikalarla çok zor olduğu, halkın geçmişte denememiş, kendisini icraatleriyle ispat etmemiş hiçbir adayın söz ve vaadlerine göre oy vermediği bir kez daha görülmüştür. Esas tartışılması gereken bunlardır.                                             

Zamana göre kişisel ve gecici politikalar yerine daha tutarlı, ayağı yere basan politikalar olduğu sürece başarı gelebilir. Bunu halka göstermek içinde bu süreçte Sn.İnce icraatçi yerlerde kendisini ispat etmelidir. Türkiye’nin artık sistemi değişmiştir. Bir partinin genel başkanlık makamı bunu ispat edecek bir yer olmaktan çıkmıştır. Şimdilik başkanlık imkanı olmadığına göre bu da uzunca bir süreç gerektirir.

Sol ve sosyal demokrat partilerde kişilere endeksli bir siyaset olamaz, güdülemez. Parti politikaları buna göre tayin edilemez.  Kişilerde, herkeste  ancak partisi yani CHP olduğu sürece vardır. Sevgiler, saygılar.

Son Haberler

İlgili Haberler