3.6 C
Almanya
Cumartesi, Nisan 20, 2024

Kişisel değişimin prensipleri

Hasibe Otter

hasibe „Ben de işte böyleyim…, elimde değil…,yapabileceğim bir şey yoktur.“ sözünü çok sık duymuşumdur. Gerçekten de birçok insan kişilik özelliklerinin ve davranışlarının temelden değişebileceğine aslında inanmazlar. Hernekadar atalarımız „Can çıkar huy cikmaz!“ deseler de, nörobilimlerde yapılan araştırmalar sayesinde bugün beynimizin belli egzersizlerle değişebileceği biliniyor. Burada beynin yapısına girmek istemiyorum ama şunu vurgulamak istiyorum, düşünme şeklimiz kişilik özelliklerimizi önemli derecede etkiler. Belli kişilik özelliklerini değiştirmek için, ilk önce o özelliği tetikleyen düşünme şekilleri bilinmeli.

Belki hangi düşünme modelleri uyguladığınızın farkına tek başına varmak da zorlanabilirsiniz ama en azından sizi hergün meşgul eden düşüncenin ne olduğunu, aklınızdan geçenlere ara ara bakarak farkına varabilirsiniz.

Zihnimizden geçen düşünceleri daha doğrusu beynimizdeki bağlantıları bir kas olarak düşünün. Kaslar kullanılmadıkça zayıflar ve zamanla yok olurlar. Siz her düşündüğünüzde en az bir nöral bağlantıyı harekete geçirmis oluyorsunuz. O bağlantıyı her harekete gecirdikçe bir derece daha güçlendirmiş oluyorsunuz. Yalnız o bağlantıyı kullanmadıkça da, onu ve o bağlantının tetiklediği diğer bağlantıları zayıflatmış olursunuz.

Düşüncelerimizi ve onların etkilerini anlayabilmemiz için zihnimizden geçenleri objektif gözlemlemeyi, içimizden geçen konuşmayı büyük sabırla dinlemeyi başarabilmeliyiz. Tamamen objektif olmayabiliriz ama en azından elimizden geldiği kadarını deneyebiliriz, bunun bile çok faydası olacaktır.

Gözlemimizden tatmin edici sonuçlar alabilmemiz için yaklaşımımız çok önemli. Böyle bir çalışma belli prensiplere göre uygulandığında başarı oranı daha yüksek olacaktır. Alacağımız sonucun kalitesi, bu prensipleri ne derece uyguladığımıza bağlıdır. Bunu değerlendirebilecek de tek kendimiziz.

Prensip bir, acemi zihniyetine sahip olmak. Acemi zihniyeti terimi Zen Budizm’inden alınmadır. Neden acemi? Çünkü acemi ruhunun özellikleri başlıca öğrenmeye açıklık, merak ve heyecandır. Acemi zihniyeti, yeni bir beceri öğrenmek istediğinden, yapıcıdır. Acemi acemi olduğunu bilir ve kabul eder. Yani biz de kendi hakkımızda daha çok az şey bildiğimizi kabul ettigimiz anda, daha öğreneceğimiz bir çok şeyin olduğunu da kabul etmiş sayılırız.

Prensip iki, ortada kazanılması gereken bir dava yoktur, yani haklı çıkmak zorunda değilsiniz. „Ben“i tanımaya doğru çıktığınız yolda öğrenmek ve anlamaktan başka hiçbir amacınız olmamalı. Geçmişte yaşadıklarınızı ne savunmanız gerekiyor, ne de hakli olduğunuzu birine ispatlamanız gerekiyor. Elinizden geldiği kadar yaşadıklarınızı uzaktan gözlemleyip, olanı biteni anlamalısınız. Bunları yaparken kendinizle başbaşasınız, istediğiniz kadar açık ve dürüst olmanız sizin elinizde.

Prensip 3, geçmişi, gerçekten geçmişte bırakmak. Geçmişin artık hiçbir enerjisi olmadığını kavramalıyız. Geçmişi değişitiremiyeceğimizi ama geçmiş hakkında anlattığımız hikayeyi değiştirebileceğimizi anlamalıyız. Düşüncelerimizle ve sözlerimizle geçmişe geniş yer verdiğimiz sürece, yaşadığımız anı hem yalın haliyle, olduğu gibi görmemiş oluruz, hem de o anı yaşamayı reddetmiş oluruz. Anın tüm güzelliğini, enerjisini hissetmeden gelip geçmesine izin vermiş oluruz. Bize sunduğu imkanların ve coşkunun farkına bile varamayız. Eğer bulunduğunuz durumda veya mekanda mutlu olabileceğinize inanmıyor ve mutluluğun başka yerlerde olduğuna inanıyorsanız , Eckhart Tolle’ye göre, “Ya o durumdan kendinizi uzaklaştırın, ya değiştirin ya da tamamen kabul edin.” Geçmis sadece bir bilgi, tecrübe kaynağı olarak kalmalıdır.

Prensip 4, kendini tekrarlayan düşünceleri serbest bırakın. Kendini tekrarlayan düşüncelere takıntı da diyebiliriz. Bunlar genelde çok mutlu eden düşünceler değildir. Takıntılar genelde mutluluğumuzu ve özgürleşmemizi engelleyen düğümlerdir. Onlardan kurtulmadıkça pozitifleşme şansımız azdır, olaylara bakış açımızı değiştirmekte zorlanırız ve çok değerli olan yaşam enerjimizi takıntı düğümlerimizin içinde saklarız. Bir araştırmaya göre düşüncelerin yüzde 95 i tekrar. Hayat tekrardan değil oluşumdan ibarettir. Eğer bu tekrar sizi mutlu etmiyorsa, izin verin sizin huzurunuza hizmet etmeyen düşünceler gelip geçsinler. Her düşüncenizi çok değerli bir misafirinizmiş gibi ağırlamayın. Cok ilgi görmeyen, sizi mutsuz eden düşünceler de sizi cok sık ziyaret etmekten vazgeçecektirler. Biraz sabırlı olduğunuzda, düşüncelerin gerçekten gelip geçtiğinin farkına varacaksınızdır. Düşünceleri serbest bırakabilmek size ait. Böyle bir seçeneğe her an sahip olduğunuzun farkına varın. Bu konuda tamamen özgürsünüz.

Prensip 5, sizi üzenleri affedin. Sağlınıza ve mutluluğunuza önem veriyorsanız, sizi yaralayanları affedin. Siz yaşadığınız kırgınlığı düşüncelerinizde ve sözlerinizde tekrarladıkça yaranızın iyileşmesine engel olursunuz. Siz yaranızı daha büyütürken, sizi kıranlar normal hayatlarına devam ederler. Yani siz affetmedikçe sizi üzenlere değil, kendinize zarar vermiş olursunuz. Hem de digerlerinin verdigi zarardan daha büyüğünü siz kendinize verirsiniz. Başkalarına karşı kin ve öfke yerine, kendinize karşı sevgiyi ve anlayışı seçin.

Bu prensipleri uyguladığınız da derin bir çalışmaya adım atmış olacağınızdan emin olabilirsiniz.

Her zaman olduğu gibi sorularınızı seve seve cevaplarım.

Kendinize sevgiyle bakın.

Son Haberler

İlgili Haberler