5 C
Almanya
Cumartesi, Nisan 20, 2024

Umut Kısa ile 5N 1 Kitap

Büyüklerimiz derler ki; İnsanlar isimlerini taşır. 5N 1KitapYazarı konuğumuz Sayın Umut Kısa, büyüklerimizi haklı çıkartacak bir donanıma sahip ve bunu çevresindekilerle de gerek verdiği eğitimler, gerekse röportajları ve kitapları ile bildiğiniz bir yanan bir mum misali çevresine yansıtıyor.
“Bu dünyayı hep adanmış insanların kurtaracağını düşünürdüm. Ancak simdi vicdan olmayan bir inanışın insanlığa zarar verdiğine inanıyorum. İşte bu yüzden yazdım “Aziz” i… Çünkü ahlaktan biraz sapma yoktur.” Diyor daha birkaç hafta önce yayınlanan son kitabı “Aziz” den bahsederken.
Hayatı olumlamalarla kutsayan bir “insan”. Arabesk, yaşadığımız coğrafyanın kaderidir diye yaklaşan milyonlarca insana “Hayır” diyor tüm pozitifliğiyle. Adanmışlık ve sabırsızlığın insanı başarıya götürdüğünü vurguluyor ve “Solo Yayınları” adı altında seçkin kitaplarla söz uçar yazı kalır misali binlerce insanın önce gözlerine ardından da beyinlerine ulaşabilen uzun mesafe koşucusu gibi yorulmadan yolunda kendini ve çevresindekileride aydınlatmaya devam ederek gidiyor Umut Kısa.
“Aziz”in okuyuculara Merhaba demesiyle temposu daha da artan Umut Kısa’ya bizi kırmayarak sorularımızı yanıtladığı için teşekkür ediyorum.
“Uçamazsan koş, koşamazsan yürü, yürüyemezsen emekle ama ne yaparsan yap devam et. Asla pes etme ve hep iste.” demiş Martin Luther King. Ben de bu yazının tamamını okuduktan sonra, ola ki sizi tuttuğunu özgürlüğünüz konusunda ya da hayatınızın akışında tıkalı olduğunu düşündüğünüz engellerin çözümü için ipinden kurtulmuş bir uçurtma gibi uçacağınızı umuyorum.
Sizlere keyifli okumalar diliyor, sevgilerimi sunuyorum sayın 5N 1KitapYazarı okurları.
Arzu DİNÇER

Soruları yanıtlamadan önce kısaca kendinizi ve kaleminizi bizlere hatırlatabilir misiniz?

Umut Kısa: Adım Umut Kısa, asıl alanımın felsefe olduğunu söyleyebilirim. Her ne kadar şu anda Bilgi Üniversitesi’nde Doktora programında olsam da kendimi pek akademisyen gibi görmüyorum. Kendimi daha çok filozof diye tanımlardım. Bu kelimeyi de bilge, bilgelik dostu ya da sevdalısı diye açıklayabilirim.
Felsefenin insanın düşünme kapasitesini geliştirdiğini, yaşamı anlamlı bir şekilde fayda üretmeye odaklayabileceğini biliyorum. İnsanı anlama sanatı diyebilirim. Ancak bence bu alanın en önemli düşünürlerinin kendilerini özgür iradeyi düşünmekten alamadıklarını hepimiz biliriz. Spinoza’dan, Descartes’a, Epikuros’dan, Zenon’a tüm önemli felsefeciler bu alanda mutlaka çalışmışlardır. Zaten bu yüzden ilk kitabım felsefe alanında yayınlandı. (Us’ta Yol) Sonrasında Ahuna’yı yazdım. Kendini İşten Fethet adlı bir kitabım var ancak daha çok yöneticiler için.
Aziz benim için daha edebi bir eser oldu. Umarım okuyucular çok beğeneceklerdir. Yazımı oldukça uzun sürdü. Okuyucudan çok sanırım kendim için yazdığım bir kitap. Yayınlanma aşamasında birkaç kere vazgeçtim ama sonunda elimden zorla aldılar.

NE ZAMAN?

Yazmaya ilk ne zaman karar verdiniz, yayınlamayı düşündüğünüz (hazırladığınız) son kitabınız ne zaman yayınlanacak /yayınlandı?

Umut Kısa: 16 Mart olayları benim aklımı hep kurcalamıştır. Arkasında kim var? Kim bir sürü öğrenciyi öldürmek isteyebilir? Nasıl bir vicdana sahip bu insanlar? Bunlar benim için çok güçlü sorular. Sanırım beni bir çocuk ölümü kadar etkileyen hiçbir şey yok. Bundan 1.5 yıl önce babamı kaybettiğimde de bu hikâyeyi tamamlamak ve ona adamak istedim.

NE?

Kitaplarınızı bize özetleyebileceğiniz cümleler ne olur?

Umut Kısa: Sanırım kitabın en önemli cümlesi; “Ahlaktan biraz sapma yoktur.” Ancak acının nasıl olgunlaştığını anlattığı yerler de dikkat çekici.
En sevdiğim bölümü de şu pasajda verebilirim.
“Akıldı uzatan acıyı. Niye vardı belli değil! Allah varsa neden akıl vermişti insana. Acısını tekrar tekrar yaşasın diye mi?”

NEREDE?

Edebiyat dünyasında kendinizi nerede tanımlarsınız?

Umut Kısa: Kendimi iyi bir edebiyatçı olarak tanımlayamam. Üstatların olduğu bir yerde yazarım demekte bile zorlanıyorum. Belki bir gün kendimi öyle hissedersem kullanabilirim. Ancak buna okuyucunun karar vermesi çok daha doğru olurdu.

NASIL?

Yazar ve okurlar arasında kurulan köprü sizce nasıl olmalı?

Umut Kısa: Yazarlar ve okuyucular arasında kurulan köprü (yani bağ) oldukça açık olmalıdır. Verilmek istenen mesaj, anlatılmak istenen duygular karşı tarafa net bir şekilde aktarılmalı, diye düşünüyorum. Örnek vermek gerekirse, son kitabım olan “Aziz”i yazarken beynimi kurcalayan sorulara yanıtlar buldum. Bu yanıtları da okurlara elimden geldiğince anlaşılır biçimde karakterler üzerinden samimiyetle aktardım. Bana göre, yazar ve okurları arasında kurulan köprüler; samimi, anlaşılır ve netlikten oluşmalıdır.

NEDEN?

Okurlar sizin kitaplarınızı neden okumalı?

Umut Kısa: “Nasıl?” sorusunda verdiğim yanıt gibi ‘samimiyet’, ‘anlaşılırlık’, ‘netlik’ oldukça önemli kavramlar ve ben kitaplarımda bu duyguları yansıttığımı düşünüyorum. İnsanlar, benim kitaplarımı okuduğunda aslında onları düşünmeye de itmiş oluyorum. Okurlar, kitaplarımda; kendi hayatlarından benzer olaylar, yaşanmış toplumsal olaylar, ahlak, felsefe, varoluş ile ilgili duygular bulabilir. Düşünmek, öğrenmek, kitaplarda kendinden bir şeyler bulabilmek için kitaplarımı okuyabilirler. Gündelik gerçekliklerden çok araştırmaya dayanan verilerin öyküleştirilmesini önemseyenler daha çok seveceklerdir.

Us’ta Yol

Bir insan kilitli olmayan, ama içeriye doğru açılan bir kapıyı boyuna itiyor, çekmek aklına gelmiyorsa, odada hapistir.” -Ludwig Wittgenstein Hem karmaşıklık hem de basitlikte aramalısın bu kitabın özünü… Sabra ihtiyaç var, zekâya ihtiyaç var, bildiklerinden sıyrılmana ihtiyaç var anlamlandırmak için… Kendim olmak istiyorsam sırrı seçimlerimde aramalıyım. Önce genişlemeye, büyümeye ve “BİR” olmaya izin vermeliyim. Binlerce yılın kalıntılarıyla özgürce karar alabileceğimi sanıyorsam dünyanın en karmaşık sanrısı içerisindeyim. İçimde bir şahit var bu sanrıyı yaratan. Ve izlerken öyle bir bağlanıyor ki kendine, gerçekliğin yakınından bile geçme şansına sahip olamıyorum. Gördüklerim mutluluklarımı, acılarımı, heyecanlarımı, endişelerimi, şaşkınlıklarımı, sevinçlerimi ve üzüntülerimi yani duygularıma olan bağımlılıklarımı içeriyor. Böyle biliyorum iyiyi ve kötüyü… Hepimiz sebep sonuç ilişkilerinin toplamı olan bütünün bir parçasıyız. Öngörülemeyen bir şekilde büyüyen, genişleyen ve hatta büyümesini durduramayan bir kâinat… Seçimlerimiz konusunda düşündüklerimiz, arzularımıza ve acılarımıza olan bağımlılığımızla hayat boyu esaretten farksız. Görevimiz bu kölelikten kurtulmak olmalıdır.
İnsanın hayatında aldığı bazı dersler vardır. Bu öğretileri biriktirir. Küfesini bazen birbirleriyle çelişse de farklı şeylerle doldurur. Eğer şanslıysa ve kendine doğru bir yolculuktaysa küfesindekileri özümser ve içselleştirir. Artık sırtta taşınan bir küfede değil, bedenin ta içindedir onlar.
Öğrendikleri işine yararsa, kendi ruhunu değiştirirse, ya da fayda yaratacak şekilde kullanırsa farkındalık gerçekleşir. Ben de başka işe yaramakta zorlandığımdan -neden olduğunu sonra anlatacağım- hikâyesini anlatmak istedim öğrendiklerimin.

Kendini İşten Fethet

“Liderliğin ve organizasyonun ihtiyaçlarının hızla değiştiği dinamik ortamlarda çalışmanın zorluğunun artık her lider farkında. Umut Kısa, “Kendini İşten Fethet” ile hem liderlere hem de lider adaylarına doyumlu bir iş yaşamı için araçlar sunuyor.”
– Tuna Kardeş, Foxconn Turkiye Genel Müdürü
İş yaşamında etkisini gördüğüm uygulamaları ele alan ve sonuçlara yüksek etkide bulunabileceğine inandığım “Kendini İşten Fethet” bence liderlik alanında bir baş yapıt olacaktır.
– Umut Zenar, Akçansa Genel Müdürü
Çocukluğumda futbol oynamaya bayılırdım. En sevdiğim saha pozisyonlarından biri defansın soluydu. Çok iyi bir savunmacıydım ama iş atak oynamaya geldiğinde tek amacım ayağıma gelen topu yaratıcı olmadan, sorumluluk almadan başkalarına hızlı bir şekilde aktarmaktı. Evet, bu sayede top kaptırmıyordum ancak sorumluluk almadığım için de takımıma yaratabileceğim maksimum faydayı yaratmıyordum. Eğer hata yaparsam birileri beni kötü görebilir ya da başarısız olarak addedebilirlerdi. Ben şimdilerde buna “KAÇINMA” stratejisi diyorum. Aynısını katıldığım icra komitesi toplantılarında da uyguladım. Ne kadar az konuşur, ne kadar az katkı sağlarsam o kadar az hata yapardım. İlerleyen dönemlerde daha fazla sorumluluk alıp, daha fazla katkı sağlamaya başladığımda ise benim için her şeyin değiştiğini fark ettim. Doğrusu artık liderlik yapıyordum. Yeni stratejim “KAZANMA” stratejisiydi. Her lider için sorumluluk almak en önemli yetkinliklerden biridir. Kaçınma stratejisi ile idare edebilir ve belki işten atılmazsınız, ancak kazanma stratejisi sizi istediğiniz yere götürebilir.

Umut Kısa, MCC, Yönetici Koçu

“Kendini İşten Fethet” koçluktan, liderliğe, mentorluktan, işveren markası olmaya birçok çağdaş konuyu kapsıyor. Umut Kısa’nın kendi koçluk görüşmelerinden ve danışmanlıklarından birebir canlı örnekleri aktarıyor.
Türkiye’nin en iyi yönetici koçlarından biri olan Umut Kısa “Kendini İşten Fethet” adlı kitabında uzun yıllara dayanan Liderlik ve Yönetici Koçluğu deneyimlerinin damıtılmış halini sunuyor. Önerilere kulak verirseniz çok şey kazanacağınızı söyleyebilir.
Kendini İşten Fethet, Sola Unitas Academy’nin koçluk ve mentorluk eğitimlerinde öneri kitaplar listesinde yer almaktadır.

Aziz – Ahlaktan Biraz Sapma Yoktur

“95 yaşına geldiğinizde hangi konularda pişmanlık duyacağınızı kestiremezsiniz. Aziz de öyle…
On altı Mart olaylarının göbeğinde bir adamdı. Sonraları huysuz bir ihtiyar, aksi bir eş; oğlunu sırtından vurduğuna inanılan bir baba oldu. Elbette daha fazlasını yaşadı, hissetti ve çoğu kez elektronik bir cihazın çıkarttığı sesten rahatsız olduğu için konuşamadı. Belki kendisine diğerlerinin ona kızdığından daha fazla kızdı, belki de herkes kadar hak verdi niyetine.”
Umut Kısa, dördüncü kitabı “Aziz” ile aslında unuttuğumuz, bilmek istemediğimiz ya da es geçtiğimiz tarihe tanıklık etmemizi sağlıyor; üstelik içerisine aşk, hastalık, sağlık, acı, keder, güç, para, intikam, aldatma ekleyerek. Okuyucuyu güçlü dizeler, zorlu bir yolculuk ve yüzleşmeler bekliyor.

Son Haberler

İlgili Haberler