8.1 C
Almanya
Çarşamba, Nisan 24, 2024

Vaka-i Hayriye’den Kurtlar Vadisi’ne

YEŞİM PÜTGÜL

‘Ellialtıoğulları – Bir Yeniçeri Ailesinin Gerçek Hikâyesi’ adlı kitap, yeniçeri ocağının son kumandanlarından Ahmet Ağa’nın ailesinin Vaka-i Hayriye ile başlayan renkli hikâyesi. Yaklaşık 200 yıllık geçmişe sahip aile, tıpkı evlerinde çekilen ‘Kurtlar Vadisi’ dizisi gibi filmografik karakterlerle dolu…

Pek çoğumuzun aile şeceresini iki-üç kuşaktan öncesine götüremediği ülkemizde, geçmişi son yeniçerilerden birine uzanan bir ailenin bilgi ve belgeye dayanan yaşam öyküsüyle karşılaşmak, kuşkusuz her okuru sevindirecektir.

Daha önce ‘Alnımın Teriyle’ adıyla İşadamı İbrahim Polat’ın yaşam öyküsünü kaleme alan Firuzan Gürbüz, bu kez yaklaşık 200 yıllık geçmişi olan Ellialtıoğlu Ailesi’nin hikâyesini yazdı. İmleç Kitap’ın yayımladığı yaklaşık bin sayfalık eser, ‘Ellialtıoğulları – Bir Yeniçeri Ailesinin Gerçek Hikâyesi’ adıyla raflarda yerini aldı.

İşadamı Ahmet Ellialtıoğlu’nun isteği üzerine yazılan kitapta, ailenin maceralarla dolu ve karmaşık hikâyesi anlatılıyor. Aileye adını veren kişi, Yeniçeri Ellialtı Orta Komutanı Ahmet Ağa. Kitap, Vaka-i Hayriye’yi yaşayan Ahmet Ağa’nın, bırakın yeniçeriliği, Bektaşi bile olmamasına rağmen Sultan II. Mahmut’un emriyle Ellialtı Orta’nın kumandanlığına atanmasıyla başlıyor. Yeniçerilerin Bektaşi olması gerektiğinden ilk işi Bektaşi olmak olan Ağa, böylelikle üç yıl boyunca asıl işi gümrük denetçiliği olan Ellialtı Orta’yı yönetiyor.

Yeniçeri ocağı tarihe karıştı

Ancak Sultan II. Mahmut’un asıl amacı, ocağa kendi adamlarını atayarak gerekli ortamı oluşturmak suretiyle yeniçeriyi ortadan kaldırmaktır. Kitapta ‘Toplu Kıyım’ olarak adlandırılan Vaka- i Hayriye ayaklanması geniş bir yer tutuyor. 500 yıllık yeniçeri ocağını tarihten silen ve yaklaşık 6 bin yeniçerinin öldürülmesiyle sonuçlanan bu olayı yaşayanlardan biri de Ellialtı Orta Komutanı Ahmet Ağa’dır. Kazan kaldıranların nasıl kanlı bir şekilde bastırıldığı, yeniçeri kışlasının nasıl topa tutulduğu, kışladan kurtulan yüzlerce yeniçerinin de günler boyunca ağaçlarda nasıl sallandırıldığı yazarın renkli dili ve başarılı kurgusu sayesinde çok etkileyici şekilde gözler önünde seriliyor.

Bu bölüm, İstanbul’un Caddebostan semtinin adının o günlerden kaldığı, (kıyımdan kaçan yeniçerilerin saklandığı yer o günlerde Cadıbostanı olarak anılıyordu) ya da Osmanlı’da ilk kadın eyleminin bu dönemde gerçekleştiği (13 Mayıs 1808’de pahalılıktan yakınan kadınlar boş tencereleri alıp kadı konağını basmıştı) gibi ayrıntılarla süslenmiş. İsyana katılanların ve bastıranların kimlikleri ile daha sonra bu kişilerin başlarına neler geldiği de fikri takip gereği kitapta yer yerilen unsurlar arasında.

Katliamdan kaçarak kurtulan Ahmet Paşa, 40 gün sevgilisi Marika’nın evinde saklandıktan sonra bir şekilde baba ocağı olan Ormana’ya (Günümüzde Antalya’nın bir köyü) dönüp evleniyor ve Ellialtıoğulları Ailesi’nin temeli böylece atılıyor. Ailenin temelini Ahmet Paşa atmış olsa da sonraki kuşaklar boyunca edinilen ‘Tüccar ve Sanayici’ tanımı, Ahmet Ağa’nın büyük oğlu, Mehmet Kadri’nin eseridir. Mehmet Kadri’nin daha 10 yaşında Eminönü Nalburlar Çarşı’sında başlayan tüccarlık serüveni, ileri görüşlülüğü sayesinde pekişir. Giderek büyüyen aile, sanayiye de el atarak Cumhuriyet’in ilk yıllarında parlamaya başlar.

Ailenin yolu Atatürk’le kesişiyor

Kitabın en önemli özelliği, aileyle bir şekilde bağlantılı olan kişilerin portrelerinin de ayrıntılı bir şekilde verilmesi. Örneğin yapılan evlilikler sonucu ailenin yollarının Mustafa Kemal Atatürk’le nasıl kesiştiğini de bu sırada öğreniyoruz. Atatürk’ün manevi kızı Sabriye Ürek’e yazdığı mektuplar, imzalı fotoğraflar ve mücevherler halen Ahmet Ellialtıoğlu’nun elinde.

Savaş sonrasındaki yokluk, karaborsa, hapisler, sürgünlerle inişe geçen ailenin ekonomik anlamda yeniden yüzünün gülmesi, ‘Çivi Kralı’ olarak anılan Kamil Ellialtıoğlu dönemine rastlıyor. Ancak ekonomik açıdan büyüyen aile şirketi, Kamil Ellialtıoğlu ve iki oğlu Ahmet ve Mahmut Ellialtıoğlu arasındaki anlaşmazlıklar nedeniyle yeniden inişe geçiyor. Anlaşmazlık, Ahmet Ellialtıoğlu’nun Dündar Kılıç’ın damadıyla ortak olmasına, buna karşılık kardeşi Mahmut Ellialtıoğlu’nun da Alaattin Çakıcı ile işbirliği yapmasına yol açıyor. Yani ailenin ilişkiler ağına bu kez de mafya katılıyor. Okuru heyecanlandıran bu olaylar, yaşayanlar için aynı derecede ilginç olmuyor kuşkusuz. Davalar ve karşılıklı suçlamalar sürerken Ahmet Ellialtıoğlu evini, ‘Kurtlar Vadisi’nin de aralarında olduğu dizi ekiplerine kiralamaya başlıyor. Sürükleyici bir film olabilecek yaşam öyküsüne sahip aile, böylelikle kendilerini gerçekten bir dizi ortamında buluyor. Evin ‘Dündar Kılıç’ın Evi’ olarak anılmaya başlanmasına yol açan bu olay, Ellialtıoğuları’nın medyayla ilişkilerini daha da gerginleştiriyor.

Asılsız haberlere yanıt

Kitabın yazılmasını isteyen kişinin yıllarca ailesine ait bilgi, belge ve eser toplayan Ahmet Ellialtıoğlu olduğunu söylemiştik. Yazar bunun sebebini şöyle açıklıyor:

“Geçmişine titizlikle sahip çıkan Ahmet Ellialtıoğlu’nun ailesiyle ilgili bir kitap hazırlamaktaki başlıca nedenlerden biri de kendisi hakkında medyada çıkan asılsız haberlerdi. İnternet yaygınlaştığından bu yana her önüne gelenin araştırma yapmaya bile gerek görmeden insanların kişilik haklarına çalakalem saldırması günümüzde artık sıradan görünse de o bundan son derece rahatsızdı ve bu kitabın yapılan saldırılara gerekli yanıtı vermesine amaçlıyordu.”

Ne yazık ki kitapta ailenin şeceresini gösteren bir şemaya yer verilmemiş. Bunun okumayı bir parça güçleştirdiğini bir eleştiri olarak not etmek gerek.

Ahmet ve Mahmut Ellialtıoğlu arasındaki miras paylaşımı, mafya, ölümler, intihar teşebbüsleri ve yüzlerce davayla geçen yaklaşık 20 yıllık ilişki, kitabın büyük bir kısmını oluşturuyor. Her ne kadar Firuzan Gürbüz gazeteci kökenli de olsa kitabın bu kısmında tek yanlı bir bakış açısı göze çarpıyor. Açıkça Ahmet Bey’den yana tavır alan Gürbüz, olayların gelişiminde Mahmut Ellialtıoğlu’nu suçluyor. Bunun sebebi Gürbüz’ün kitabın başında dediği gibi kendisine yazılmaması kaydıyla anlatılan aile sırları mıdır bilinmez. Bilinen şey, geçmişi yeniçerilere uzanan bu ailenin hikâyesinin son derece ilginç olduğu…

Son Haberler

İlgili Haberler